Ben Sadece Bir On Yedi

iki kelimeyi yan yana getirmekten aciz kırık bir kalem!
işte böyle diyeceğim bana kim olduğumu sorduklarında;
çünkü soracaklar biliyorum,
adım gibi biliyorum soracakları gün gelecek
ve diyecekler bana: "seni kim, ne yaptı böyle?"

onlara ne desem boş bu noktada.
boş, hiç olmadığı kadar boş!
çünkü anlamayacaklar her sabah hayatını belirleyecek bir sınava yaklaşmanın
ruhsal ve fiziksel sıkıntılarının neler olabileceğini
ve anlamayacaklar sevmediğin konuların sevmediğin derslerin
sevmediğin "şey"lerin senin geleceğini zindana çevirebileceğini

veya belki anlayacaklar ama umursamayacaklar
çünkü hepimizin sorunları bir diğerimizinkinden daha büyük
daha önemli, daha öncelikli
aşılması daha zor ama aşması daha gerekli
bir gencin yardım peşinde koşan ruhsal çığlıkları nedir ki?

ağlasam, bağırsam, dövünsem veya sessiz sessiz kenarda otursam
hiç fark etmeyecek, neden fark etsin ki?
birinde şımarık olan ben bir diğerinde abartıyor olacağım
ya da "acısa yerinde duramazdın, kırılmamıştır" hesabı yargılanacak
sessiz kalma gösterim
ve diyecekler bana: "kır dişini, sabret iki yıl daha"

gençliğimin başını bununla harcayacağım
ve hayatımın geri kalanına duyacağım özlem, büyüme isteği
ve bu özlemi giderecek olan yegane şey benden uzakta tutulurken
ne olur bağırıp çağırsam? ne olur ağlasam dövünsem?
ne olur ki, ben büyükler tarafından küçümsenen bir on yedi
ne olur ki, ben sınav ve okul adı altında ruhsal işkence gören bir genç

sorunlarım başkalarına bir şeyler ifade etmeyebilir
sokakta aç kalmadım, soğukta asla donmadım
yiyecek yemeğim ve başımı çatısı altına sokabileceğim bir evim oldu hep
ailem tarafından şiddet kurbanı olmadığım gibi,
ülkemin sokaklarında kol gezen taciz, tecavüzün bir hedefi asla olmadım
çok şükür de olmadım!
memnuniyetsiz gibi algılamayın beni, ben sadece bir on yedi
ve diyecekler bana: "daha ne konuşuyorsun, hayatın farkında isen?"

sorunun benim olması, küçük olması, sizlere önem arz etmemesi
sorunun benim olmadığı, var olmadığı, beni etkilemediği
gibi durumlara yol açsaydı eğer o zaman susardım işte.
o zaman kenara çekilir, büyüklerin büyük sorunları
hiçbir şekilde çözemeyen kulaç darbeleriyle çözmeye çalışmalarını
o zaman kenara çekilir, izlerdim onları

içimde bin bir duygu, aklımda bin bir düşünce
biz özgür bir dünyanın tohumlarını atmıyorken daha
ne bu çığlıklar? ne bu özgürlük mücadelesi?
hani bizdik, bizlerdik, gençlerdik bu dünyanın geleceği?
yarını, devamı, mirasçıları?
peki neden
neden bu büyükler her zaman bizleri geçiştirme peşinde

ben bir şair değilim, hayır; böyle bir yanılgıya da
asla ama asla kapılmam, emin olabilirsiniz bundan
ama bir fikir, bir düşünce, bir çığlık var içimde ve
artık daha fazla dayanamıyorum
ben var olma mücadelesi veriyorum kendi içimde
ve diyecekler bana: "sen ne bilirsin ki? ne anlarsın ki?"

eğitim, eğitim, eğitim!
dünyanın sorunu, her şeyin altında yatan çürük tahta
insanları kitaplara düşman, öğrencileri öğrenmeye
öğretmenleri öğretmeye,
hepsini birbirine düşman düşman düşman
öğrencileri alınlarına kazınan bir rakam, bir sıralama
bir puandan ibaret
bizi, biz gençleri, bir isim bir puan
bir rakam olarak görmediğiniz sürece
daha çok koşarsınız özgürlük peşinde

bunu okuyanlar olursa, ki sanmıyorum olacağını
(burası benim özgür alanım, aklım, zihnim ve duygularım)
ve diyecekler bana: -
aslında ne diyeceklerini bilmiyorum da,
bildiğim bir şey varsa o da
konuşsak da konuşmasak da hiçbir şey değişmeyecek



2 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Satırlarda soluklanıp, kelimelerde boğulmak bu olsa gerek...

    YanıtlaSil